Tarih boyunca büyük medeniyetler kurmuş milletlerin dilleri de büyük olur. Medeni milletlerin dili hiçbir zaman saf değildir. Bu milletlerde “saf dil” diye bir şey söz konusu olamaz. Çünkü büyük devletlerin, çevrelerindeki devlet ve milletlerle ilişkileri fazladır. Bu şekilde medeniyetler de birbirine tesir eder. Medeniyetler ve kültürler; birbirleriyle münasebetleri, bunun neticesinde birbirlerine tesirleri dolayısıyla karşılıklı olarak kelime alış verişi de yaparlar. Bu bakımdan hiçbir büyük dil saf olamaz.
Meselâ Batı dillerinden Fransızca Frank milletine dayanır, 50-60 bin kelimelik Fransızca bir sözlük içerisinden Frankçadan gelen kelimeler 200'ü geçmez. Belki Fransızcada bulunan Türkçe kelimelerin sayısı bu miktardan fazladır. Fransızcaya Eski Grekçe'den, Latinceden kelimeler girmiş, Fransızlara dil bakımından atalarından miras fazla bir şey ulaşmamıştır.
İngilizcenin de üçte ikisi Fransız ve Latin menşelidir. Almanca, İspanyolca ve Portekizce içinde aynı durum söz konusudur. Bunların bir kısmı Latin dilleri grubundan bir kısmı da Germen dilleri grubundandır. Fakat hepsinin içerisinde Latince menşeli çok sayıda kelime vardır. Bu dillerde saf olarak kendi eski kelimelerden çok azının bugüne geldiği görülür.
Medenî milletler başka milletlerle temas ettikçe, dillerine başka milletlerin dillerinden kelimeler girer. Türkçe için de böyle olmuş. Türkçenin ilk devri, İslâmiyetten evvelki devri de tamamıyla sâf değildir. O devirde de Türkçeye Çinceden ve daha sonra Sanskritçeden kelimeler girmiştir. İslâm dinini kabul etmekle birtakım dini terimler Arapçadan girmiş, yine İran’a komşu olmamız ve edebiyat dili olarak kullanılması yüzünden Türkçeye Farsça kelimeler girmiştir.
Dildeki kelimeler malzemedir. Mühim olan bu malzemenin kullanılışıdır. Bu malzemelerle meydana getirilen eser, yapı mühimdir. Kelimeleri inşaat malzemesine benzetirsek, inşaat malzemesinin kendisi mühim değil, inşaat malzemesiyle ne yapılıyor, küçük bir bina mı yapılıyor, muhteşem bir eser mi meydana getiriliyor? Mühim olan budur.
Türkçe - Türkçeleşmiş
Dilde Türkçe kelimelerin yanında Türkçe olmayan fakat Türkçeleşmiş kelimeler de vardır. Bu kelimeler, Türkçenin yaşadığı tarihi seyir içerisinde meydana gelmiştir, bin senelik bir kullanıma sahiptir.Türkçede bazı kelimeler kök bakımından belki Türkçe değildir, fakat Türkçeleşmiş ve Türkçenin malı olmuştur.
Dil bakımından büyük medeniyetler meydana getirmiş milletlerin kültür dillerinde üç çeşit kelime vardır. Birisi; o milletin kendi öz malı olan kelimeler. İkincisi, çeşitli münasebetlerle başka milletlerden alınan kelimeler. Fakat bunlar bazı ses değişikliğine uğrar, şekil değişikliğine, mânâ değişikliğine uğrar, etraflarında mecaz kullanışları ve deyimler oluşur ve o milletin malı olur. Bir de yabancılığını muhafaza eden kelimeler vardır, bunlar başka dillerden girmiştir, fakat yabancılığını muhafaza etmektedir.
Bunu Türkçeye tatbik edersek, Türkçede de üç çeşit kelime olduğu görülür. Birisi, aslında Türkçe olan kelimeler. İkincisi, başka dillerden Türkçeye girmiş; fakat Türkçeleşmiş kelimeler. Bunların büyük kısmının Türkçe kelimelerden hiçbir farkı kalmamış, Türkçeleşmiştir. Bir de başka dillerden alındığı halde yabancılığını muhafaza eden kelimeler. Bunlar Arapçadan, Farsçadan, ve dillerinden girmiş, fakat Türkçeleşmemiş yabancılığını koruyan kelimelerdir. Bu çeşit kelimeler atılabilir. Türkçeleşmiş kelimelerin, aslen Türkçe olan kelimelerden hiçbir farkı kalmamıştır. Eski kültürle alâkalı kelimeler, bu kelimeler halkın malı olmuş kelimeler... bunlar menşe itibariyle, aslı itibariyle Türkçe olmasa bile Türkçeleşmiş kelimeler... Bunların değiştirilmemesi lâzım... Halk bunları anlıyor. Benimsemiş...
Zengin Dil
Kelime sayısının fazla olması dilin zenginliğini tam olarak göstermez. Dil kelime sayısı bakımından zengindir, fakat bu zenginlik için yeterli bir unsur değildir. Mesela: falan dil zengin bir dildir, atın, devenin, kılıcın, aslanın yüzlerce adı vardır, denilebilir; fakat bunlar arasında mânâ farklılığı bulunmuyorsa bu bir zenginlik değildir. O dilde çeşitli bölgelerde aynı varlığa değişik isimler verilmiş, hepsi de farklı seslerde aynı varlığı karşılamaktadır. Bu kelimelerin arasında anlam farkı bulunmadığından dile bir zenginlik katmaz.
İngilizce için de şu kadar kuş ismi, bu kadar bitki ismi var, İngilizce şu kadar zengindir, denilir. Bu kadar kelime olmasının sebebi, İngilizler sömürgelerinde ne görmüşse onu dillerine almalarıdır. Hindistan'da gördüğü bitkiye o dildekine benzer bir ad vermiş, orada gördüğü kuşun, hayvanın ismini aynen almıştır. Bu da dilin zenginliğinde ölçü değildir.
Zenginlik: bir dilin ifade kabiliyeti, ifade gücü var mı, yok mu, o zaman belli olur. Bunu da deyimlerin çokluğu sağlar. Bir dilde deyimler çoksa o dilin anlatış gücü fazla demektir. Mecaz kullanılışlar çok ise o dilde yine bir kudret var, demektir. Anlatış; fiillere dayandığı için fiil kalıpları zengin mi, değil mi, bunlara bakılır. Zenginliği bu şekilde ele aldığımızda Türkçenin çok zengin bir dil olduğu ortaya çıkar. Çünkü Türkçe deyimler bakımından çok zengindir.
Ayrıca Türkçede bilhassa fiil çekim kalıpları diğer dillerden fazladır. Türkçe, fiil çekimi bakımından dünyada en fazla imkâna sahip olan bir dildir Meselâ; “gelmişmişim” fiili, anlatılan geçmiş zamanın rivayeti oluyor. Yani, kendim bilmiyorum, başkası bana söylüyor, fakat o da görmemiş, o da başkasından duymuş söylüyor. “Gelmişmişim” gibi bir hareket anlamı dünyanın hiçbir dilinde tek bir fiilde anlatılamaz. Bir veya iki cümleyle anlatılır. Bu, Türkçenin bir zenginliğidir. Belki Türkçede kelime sayısı az; fakat Türkçede deyimler çok, mecazi kullanılışlar çoktur. Fiil çekimi bakımından ise, Türkçemiz bütün dillere göre en fazla çekim imkanlarına sahip, zengin bir dildir.
[1] Yazı, Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş’ın Dil Davası kitabından derlenmiştir
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen yazı ile ilgili görüşlerinizi benimle paylaşın.