Ana içeriğe atla

TÜRKÇE KARŞILIKLAR-S-Ş

-S Ş-

sabotaj : Fransızca sabotage (baltalama). Dilimizdeki karşılığı: baltalama. Örnek: Kazada, baltalama ihtimali de gözden uzak tutulmuyor.sabote etmek : Fransızca saboter (baltalamak) fiilinden. Dilimizde bu söz için güzel bir karşılık zaten vardır: baltalamak. Örnek: Kışkırtıcı sözler ülkemizin gelişmesini baltalamaktadır.
Yangın çıkarmak suretiyle baltalamak için dilimizde özel bir kelime vardır: kundaklamak.
salvo : İtalyanca salvo. Bu askerî terim dilimizde genellikle "top ile yapılan ateş" anlamında kullanılır. Kurulumuz bu kelime için yaylım ateş sözünün uygun bir karşılık olduğunu belirtmektedir. Örnek:Ben düşman donanmalarının göğüslerimize açtıkları yaylım ateşleri de gördüm.
sanitasyon : Fransızcadan dilimize giren bu söz bir tıp terimi olarak "halk sağlığını korumak ve hastalığı önlemek için tasarlanan önlemler ve bunların uygulanması" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz, bu sözünsağlık koruma kelimesiyle karşılanacağı görüşündedir. Örnek: Gökdemir, yaptığı yazılı açıklamada, UNICEF’in ödüle lâyık görülmesinin nedenini şöyle açıkladı: Dünya çocuklarının sağlıklı büyümelerini hedef alması ve Türkiye’de de çocukların sağlık, beslenme ve eğitim konularından başka nüfus kontrolü, çevre ve sağlık koruması konularında da etkin faaliyetlerde bulunması ve bu faaliyetleriyle ulu önder Atatürk’ün çocuklara verdiği önemi pekiştirmesi...
sansasyon: Fransızca sensation (duyulanma; güçlü heyecan). Dilimizde "insanlar üzerinde yaratılan güçlü heyecan ve ilgi" anlamında kullanılmaktadır. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılık: dalgalanma, dalgalandırma. Örnek: Bazı haberlerin veriliş tarzı halk üzerinde dalgalanma yaratıyor.
sansasyonel: dalgalandırıcı. Örnek: Dalgalandırıcı haberlerle ortalığı karıştırıyorlar.
santra : Fransızca centre (merkez). Sporda, oyunun başlatıldığı merkez. Teklif ettiğimiz karşılık: orta yuvarlak. Örnek: Topu orta yuvarlağa koydu ve oyuna başladı.
santrafor : İngilizce center (merkez) + fore (ön). İleri ucun ortasında yer alan oyuncu. Karşılığı: orta uç. Örnek: Takımın genç orta ucu çok başarılı bir oyun çıkardı.
santrifüj : Fransızca centrifuge. "Bir karışımın taşıdığı çökebilir ögeleri, parçacıkları ayırıp çöktürmekte kullanılan lâboratuvar aleti" anlamındaki bu söze karşılık olarak Kurulumuz, daha önceden teklif edilmiş olanmerkezkaç kelimesinin uygun olduğu görüşündedir. Örnek: Bu işlem merkezkaçlı makinelerde yapılabilir.
sauna : Fransızca sauna. Fince asıllı olan bu kelime "terlemek, sağlıklı kalmak ve yıkanmak amacıyla özel olarak düzenlenmiş bir tür hamam" anlamındadır. Bu söz için Kurulumuz, buharlı hamam kelimesini önermektedir.
seans : Fransızca séance (mesleğini veya sanatını yapan bir kimsenin yanında, o kimsenin mesleği ile ilgili bir iş için harcanan süre, aralıksız bir iş için harcanan süre). Bu kelime için Kurulumuz, oturum sözünün uygun bir karşılık olacağı konusunda birleşmiştir. Örnek: Oturumun ilk yarım saatinde gösterge bin 341 puanlık bir artışla 20 bine dayandı.
seksiyon : Fransızca section (bir kuruluşta veya bir bilgi şöleninde yönetim birimlerinden her biri). Bu söz için Kurulumuz, bölüm kelimesinin uygun bir karşılık olduğu görüşünde birleşmiştir. Örnekler: Bankamızın ilgili bölüme bakan müdürü, bugün gelmeyecek. Biz, bildirimizi B bölümünde okuyacağız.
self-determinasyon : Fransızca self determination. "Bir ulusun kendi geleceğini yine kendisinin tayin etmesi" anlamına gelen bu söz için Kurulumuz, geleceklik hakkı karşılığını önermektedir.
self-servis : İngilizce self (kendi, kendine) + service (hizmet). Teklifimiz: seçal. Örnek: Bazı lokantalarda hizmet seçal şeklinde veriliyor.
seminer : Fransızca séminaire (bir konu üzerinde toplu çalışma). Teklif edilen karşılık: toplu çalışma.Örnekler: Vakıf, demokrasi konulu bir toplu çalışma düzenledi. Öğrenciler belli bir konuda toplu çalışma ödevi hazırlayacaklar.
sempati : Fransızca sympathie (duygudaşlık, kanı kaynama, cana yakınlık). "Bir insanın bir başkasına karşı duyduğu sevgi ve yakınlık" anlamında kullanılan sempati için dilimizde şu karşılıklar uygun düşmektedir:yakınlık, cana yakınlık, sevimlilik. Örnek: Türk olduğumuzu söyleyince Macarların yakınlıklarını tebessümlerinden hissediyoruz.
sempati duymak : kanı kaynamak.
sempatik : Fransızca sympatique (sevimli, cana yakın, candan). Teklif ettiğimiz karşılıklar: sevimli, cana yakın. Örnek: Sevimliliği (cana yakınlığı) ile bütün bakışları üzerinde topluyordu.
sempatizan : Fransızca sympatisant (yandaş, taraftar, sevgi duyan, tutan). Türkçe Sözlük’te “üyesi olmadığı hâlde bir partinin, bir topluluğun görüşlerini benimseyen veya bir görüşü, bir öğretiyi, bir akımı tutan (kimse), duygudaş” şeklinde tanımlanan bu kelime için Kurulumuz, yakınlıkduyar ve severkarşılıklarını teklif etmektedir. Örnekler: Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, illegal örgütlere yakınlık duyduğu belirlenen yüzlerce kişiyi gözaltına aldı. YÖK bu yıl öğrencilere, ÖYS sonuç belgesiyle birlikte terör örgütlerinin üniversitelerde yakınlıkduyar (sever) kazanma faaliyetlerine dikkat çeken bir mektup da gönderecek.
sempozyum : Fransızca symposium (şölen; bilimsel şölen, belli bir konunun tartışıldığı bilimsel toplantı). Teklif ettiğimiz karşılık: bilgi şöleni. Örnek: Önümüzdeki ay bir "Türk Dünyası Bilgi Şöleni" düzenleyeceğiz.
semptom: Fransızca symptome (belirti, alâmet, araz). Komisyonumuz belirti karşılığını daha öncesendrom için teklif etmişti. Doç. Dr. Salih Murat Akkın'dan aldığımız ve Türk Dili dergisinin Nisan (1995) sayısında yayımladığımız mektupta belirti'nin semptom karşılığı olması gerektiği, sendrom için ise hastalık tablosu teriminin tıp pratiğinde yerleştiği ifade edilmektedir. Akkın'ın uyarısı doğrultusunda semptom için teklif edilen karşılık: belirti. Örnek: Bu hastalığın en önemli belirtisi yüksek ateştir.
sendrom: Fransızca syndrome (hastalıkla ilgili belirtilerin tümü). Tıptaki kullanılışı için teklif edilen karşılık:hastalık tablosu. Örnek: Bu hastalık tablosu birden fazla etkenle ortaya çıkabilir.
Sendromun dilimizde mecaz olarak kullanılan "kriz, buhran, sıkıntı" anlamı için teklifimiz: sıkıntı.Örnekler: Önümüzdeki günlerde "Eylül sıkıntısı"nın psikolojik etkisiyle dövize yönelik bir talep oluşabilir. Partilileri önümüzdeki aylarda bir "genel başkan sıkıntısı" bekliyor.
senkronizasyon: Fransızca synchronisation. Türkçede sinema ve televizyon alanında kullanılan bu terimi Türkçe Sözlük şu şekilde tanımlamaktadır: “1.Eşleme işi. 2.sin. Görüntü ve ses kuşakları arasındaki bağ.” Kurulumuz da bu söze karşılık olarak dilimizde zaten var olan ve kullanılan eşlemekelimesini benimsemiştir.
senkronize etmek : eşlemek.
Bu arada unutmamak gerekir ki, yabancı bir kelime basında, burada belirtilen karşılıkları dışında çok değişik anlamlarda da kullanılabiliyor. Hâlbuki bu tür kullanımlar için dilimizde pek çok kelime vardır. Bu yolu seçmeyip kolaya yönelenler aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi Türkçe karşılığı olduğu hâlde hiç gereği yokken yabancı kelimeleri kullanmakta ve bu yabancı kelimelerin yaygınlaşmasına sebep olmaktadırlar.
Minicik bebekler henüz senkronize yüzme figürleri yapmasalar da suda batmadan kalabiliyorlar. Uçuş tarifeleri senkronize edilerek İstanbul ve Zürih’teki bağlantılar güçlendirilecektir.
Gazetelerden derlediğimiz bu örneklerin ilkinde senkronize sözünün yerine uygun, ikincisinde ise uy-gunlaşmak, uyum içinde olmak karşılıklarının kullanılması gerekir.
Senkronizasyon kelimesinin Türkçede dil bilimi alanında kullanılan pek çok türevi vardır. Kurulumuz, bu sözlere karşılık olarak daha önceden teklif edilmiş ve yaygınlaşmış karşılıkların benimsenmesine karar vermiştir.
senkron : eş zaman.
senkroni : eş zamanlık.
senkronik : eş zamanlı.
senkronizm : eş zamanlılık.
sensor : İngilizce sensor. “Alıcı alet, sezici, algılayıcı” anlamlarında İngilizceden dilimize giren bu kelime, gazetelerde Fransızca telâffuzuyla sensör şeklinde yanlış olarak kullanılmaktadır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak, kesmek fiilinden türetilen keser örneğinden yararlanarak duymak fiilindenduyar sözünü oluşturmuştur. Örnek: TSE bu yıl üretilen doğal gaz sobalarına duyar denilen parçanın takılmasını zorunlu kıldı.
serigraf : ipek baskıcı.
serigrafi : Fr. sérigraphie. “Bir lâstik silindir ile uygun bir malzemenin şablon maskeye bastırılarak görüntünün bir yüzey üzerine geçirilmesi işlemi” anlamındaki bu Fransızca kelime için Kurulumuzipek baskı karşılığını önermektedir. Örnek: Sanatçının, ipek baskı, yağlı boya ve kesyap olmak üzere üç grupta toplanan eserleri, tarihten izler taşıyor.
server : İngilizce server ”sunucu”. Bilgisayar alanında “bir ağda diğer kullanıcılar tarafından erişilen kaynakları barındıran bilgisayar” anlamında kullanılan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz da sunucusözünü benimsemiştir. Örnek: Sunucu adı verilen bilgisayarları çeşitli korsanlıklara karşı korumak için geliştirilmiş bir program satın aldık.
sezon : Fransızca saison (mevsim). Bu kavram için dilimizde zaten güzel bir kelime vardır: mevsim. Örnek: İki takım da yeni mevsime büyük bir ümitle başlamışlardı.
shape master : İngilizceden dilimize geçen ve sağlıkla ilgili bir spor dalını temsil eden bu söze karşılık olarak Kurulumuz, güçlendirme kelimesini önermektedir. Örnek: Fitness Club açıldı. Tıbbî kontrol altında kişiye özel egzersizler, deniz tedavisi, su içi masajı, aerobik, güçlendirme, germe, gevşeme egzersizleri yapılır.
shower screen : İngilizce olan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz duş kabini ve banyo kabini kelimelerini teklif etmektedir. Dilimizde bir marka adı olan “duşakabin” şekli yaygınlaşmıştır. Yapı olarak yanlış olan bu kelimenin yerine yukarıdaki kelimeler uygun görülmüştür. Örnek: Dairesine yeni model duş kabini (banyo kabini) koydurmuş.
side effect : İngilizce side (yan, taraf) + effect (etki, sonuç). İlâçların istenmeyen etkilerini anlatmak için tıp alanında kullanılan bu kelimeye Türkçe bir karşılık da yine doktorlarımız tarafından bulunmuştur: yan etki. Örnek: İlâcın en çok rastlanan yan etkileri, mide ağrısı, sindirim yolu kanamaları ve gizli kanama gibi bulgulardır.
sidewalk sale : İngilizce sidewalk “yaya kaldırımı”, sale “satış”. Kurulumuz bu kelime içinkaldırım satışı ve mağaza önü satışı karşılıklarını önermektedir. Örnek: İzmit’teki Fabrika Satış Mağazası, Türkiye’de ilk kez kaldırım satışı (mağaza önü satışı) uygulamasını başlattı.
siesta : İspanyolca siesta (öğle uykusu). "Sıcak ülkelerde, öğle uykusunu uzatarak işe başlama saatini daha ileriye alma" anlamında kullanılan bu kavram için teklif ettiğimiz karşılık: öğle uykusu. Örnek: Akdeniz ülkelerinin çoğunda görülen öğle uykusu uygulaması Çeşme'de de başladı.
simülâsyon : Fransızca simulation. "Taklit etme, taklidini yapma" anlamındaki bu söz son dönemlerde bilgisayar ve iletişim terimi olarak duyulmaya ve kullanılmaya başlandı. Kurulumuz, bu söz için benzetimkelimesini önermiştir.
Kök bakımından aynı olan simülâtör sözü için de benzetimlik uygun bir karşılık olarak seçilmiştir. Örnek: Benzetimlik aynı uçaktaymış izlenimini verirken, pilot da havadaymış gibi uçacak.
Ayrıca gazetelerde bu sözün simülâsyon sineması şeklinde bir başka kullanımına daha rastlamaktayız. Bu durumda da kullanılacak karşılık benzetim sineması'dır. Örnek: Seyredenlerin kendilerini perdenin içinde hissedecekleri benzetim sinemaları Tatilya'nın bir başka yönü.
simültane : Fransızca simultané (eş zamanlı, aynı anda olan). Son zamanlarda daha çok, "anında yapılan sözlü tercümeler" için kullanılan simültane sözü için teklif ettiğimiz karşılık: anında. Örnek: Görüşmeler anında çeviriyle dev bir ekrandan yansıtılacak.
sinerji : Fransızcadan (synergie) dilimize giren bu kelime "birlikte çalışma, (organlarda) iş birliği görevdeşlik" anlamlarını taşımaktadır. Kurulumuz bu kelime için daha önce de önerilmiş olan görevdeşlikkarşılığının kullanılmasını uygun görmektedir. Örnek: Besicilikle uğraşıyoruz. Fabrikaların atıklarını doğal yem olarak kullanıyoruz. Bu bir görevdeşlik yaratıyor.
single : İngilizce single (tek, bir; özel; tek kişilik). Son zamanlarda müzik dünyasında, "tek kişi tarafından doldurulan kaset veya yoğun teker" anlamında kullanılan single sözünün bu anlamı için teklif ettiğimiz karşılık:tekli. Örnek: Sanatçının yeni çıkan teklisi, önümüzdeki günlerde piyasaya sürülecek.
sirkülâsyon : Fransızca circulation. Genel olarak "hava ve paranın dolaşımı" anlamında dilimizde kullanılan bu söz çek, senet, bono veya para piyasasında daha sık geçmektedir. Kurulumuz, sirkülâsyon için dolaşım sözünün uygun bir karşılık olduğunu kabul etmiş ve hava dolaşımı, para dolaşımı biçimlerinde kullanılabileceği görüşüne varmıştır.
sirküler : Fransızca circulaire sözü geldiği dilde "yuvarlak, değirmi" gibi anlamları yanında "sonunda çıkış noktasına dönen" anlamında da kullanılır. Bu söz bizde daha çok "genelge" anlamıyla kullanılmaktadır. Kurulumuz, Türkçedeki kullanımlarına göre sirküler sözünün genel anlamda genelge, toplantılar için yapılan çağrı anlamında ise duyurum şeklinde karşılanmasına karar vermiştir. Bunların dışında Türkçede sirküler, imza sirküleri biçiminde de geçer. Hukukî ve ticarî bir terim olduğunu göz önüne alan Kurulumuz, bu durumda da imza belgesi sözünün kullanılmasını uygun bulmuştur. Örnekler: Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı başlıklı genelgede başkanın 4-7 Ağustos tarihleri arasında izinli olduğu bildiriliyordu. Kurultayın birinci duyurumunu gönderdik. İhale için başvuruda bulunacak kuruluşların dosyalarında noter tasdikli imza belgesi de bulunacaktır.
sit-com : İngilizce situation comedy kelimelerinin kısaltması olarak sit-com şeklinde ve “bir durumun, güldürücü bir şekilde oyunlaştırılması” anlamında Türkçeye giren bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, önceden de dilimizde kullanılan fakat yaygınlık kazanmamış olan durum güldürüsü kelimesini teklif etmektedir (kısaltması: durgül). Örnek: Adı henüz kesinleşmeyen dizi Altın Kızlar gibi durum güldürüsü tarzında olacak.
skala : İtalyanca scala. Türkçe Sözlük'te "bir bestede kullanılabilecek aynı türden sesler kümesi; genellikle ölçü aletlerinde gösterge çizelgesi; sekiz notanın kalın sesten inceye veya inceden kalına gitmek üzere sıralanmış dizisi" şeklinde geçen skala sözü dilimizde "dizi, sıra" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz bu söz için yelpaze ve gösterge çizelgesi sözlerini önermektedir. Örnek: Müziği bir esin kaynağı olarak kullanan sanatçı, yağlı boyanın bütün imkânlarını zorlayarak zengin bir renk yelpazesi yarattı.
skeç : İngilizce sketch. İngilizceden dilimize geçen bu söz "daha çok radyoda yayımlanmak üzere hazırlanmış genellikle güldürü niteliğinde kısa ve sürükleyici oyun" anlamında kullanılır. Kurulumuz bu kelime için oyunca sözünü önermektedir. Örnek: Bu oyuncada ülkemizdeki iş isteme yolları ele alınıyor.
skeet : İngilizce skeet (havaya fırlatılan yapma kuşlara nişan alma). Atıcılık sporunda kullanılan ve “saat yüzeyi biçiminde bir alanda, on iki değişik noktadan havaya fırlatılan plâkları vurma temeline dayanan yarışma” anlamına gelen skeet için Kurulumuz, atvur kelimesinin karşılık olarak kullanılmasında görüş birliğine varmıştır. Örnek: Avrupa Atıcılık Şampiyonasına atvur müsabakalarıyla devam edildi.
skor : İngilizce score (oyunda kaydedilen sayı veya puan). Sporda, "sayı bakımından mevcut durum veya sonuç" anlamında kullanılmaktadır. Karşılaşma henüz bitmemişse durum, bitmişse sonuç kelimelerinin kullanılması teklif edilmektedir. Örnekler: Şu anda durum 2-1. Karşılaşma 3-1' lik bir sonuçla bitti. Bazı durumlarda sayı kelimesi kullanılmalıdır. Örnek: Efes'in başarılı çalıştırıcısı sadece sayıya sevindi.
skorboard : İngilizce score + board (tahta). Takımların kazandığı sayıları gösteren tabelâ. Teklif edilen karşılıklar: sayı göstergesi, sayı levhası. Örnek: Şu anda sayı göstergesine (levhasına) bakıyoruz; durum: 56-52.
slogan : İskoçyalı bir klanın savaş narası olan "gaelce slaugh-ghairm" sözlerinden çıkmış olan slogan, bugün "kısa ve çarpıcı propaganda sözü" anlamında kullanılmaktadır. Bu kavram için, Oğuz Kağan Destanı'nda "savaş narası", bugünkü Kırgız Türkçesinde ise tam olarak slogan karşılığında kullanılan bir sözü teklif ediyoruz: uran. Örnekler: Lise ve dengi okullar arasında sigaraya karşı uran yarışması düzenlendi. Meydanda toplananlar Kıbrıs lehinde çeşitli uranlar attılar.
smaç : İngilizce smash. "Voleybol, tenis, masa tenisi, hentbol gibi oyunlarda, rakip alana veya kaleye indirilmek suretiyle topa yüksekten, sertçe ve dik bir biçimde vurma" anlamında olan bu söze karşılık olarak Kurulumuz, çivileme ve küt inme sözlerinin uygun olduğu görüşündedir. Örnek: Takıma yeni alınan oyuncu, mükemmel çivilemeleri (küt inmeleri) ile dikkat çekti.
smaçör : çivileyici, küt inici.
snack-bar : İngilizce snack (kısım, porsiyon) + bar. "Günün her saatinde çabucak yemek yenilebilen lokanta" anlamında kullanılan snack-bar için teklifimiz: atıştırma yeri, atıştırmalık. Örnek: Ağır lokantalar artık revaçta değil; insanlar atıştırma yerlerine (atıştırmalıklara) daha çok rağbet ediyor.
sneaker : İngilizce (altı lâstik tenis pabucu). Dilimizde spor ayakkabı anlamıyla son yıllarda yaygınlaşan bu kelime için Kurulumuz, Anadolu’da halk dilinde kullanılan lâstik çedik karşılığını önermektedir. Örnek: Derimod yine harikaları ayaklarınıza getirdi. Özellikle rengârenk lâstik çedikler çok satılıyor.
sneak preview : İngilizce sneak (sinsice hareket etmek) + preview (gelecek programdan gösterilen parçalar). Bir sinemacılık terimi olarak dilimizde yeni yeni kullanılmaya başlanan bu söz, “yeni çekilmiş bir filmin gösterime girmeden önce az sayıda seçilmiş bir seyirci grubuna izlettirilmesi” anlamına gelmektedir. Kurulumuz sneak preview için ön izleme karşılığını önermektedir. Örnek: 15 Ağustos’ta düzenlenen ön izlemede “Bridget Jones’un Günlüğü” Cinemail Kulübü davetlilerine gösterildi.
snobizm : züppelik.
snop : İngilizceden dilimize giren bu kelime Türkçe Sözlük’te "seçkin görünmek için, bazı çevrelerdeki düşünceleri benimseyen, hayranlık duyan ve onlar gibi davranmaya özenen (kimse), züppe" şeklinde tanımlanmaktadır. Kurulumuz, bu kelime için dilimizde kullanılmakta olan züppe karşılığının uygun olduğu görüşündedir.
sofistike : Fransızca sophistiqué (karıştırılmış, hileli; yapmacıklı; teknolojide çok gelişmiş, ileri).
Felsefedeki anlamı için teklifimiz: yanıltıcı. Örnek: Yanıltıcı bir muhakeme tarzı var.
Teknolojideki anlamı için teklifimiz: karmaşık. Örnek: Günümüzün karmaşık silâh sistemleri askerliği tam bir uzmanlık alanı hâline getirdi.
Aşağılayıcı, kötüleyici anlam için teklifimiz: bilmiş. Örnek: Arjantinliler, kendilerini bölge ülkelerine göre daha üstün, daha kültürlü, daha bilmiş buluyorlar.
software : İngilizce software (bilgisayara verilen plân, program ve çeşitli belletmeler). Bu kelimeninyazılım sözüyle karşılanması Kurulumuzca kabul edilmiştir. Örnek: Daha fazla yazılım ve güç artırımıyla yarının gelişmiş başka ürünleri ortaya çıkacak.
solâryum : Fransızca solarium. Lâtinceden Fran-sızcaya geçmiş olan bu kelime "hastalıkların güneş ışınlarıyla tedavi edildiği yer" anlamındadır. Kurulumuz bunun için güneş odası sözünü önermektedir. Örnek: Açık ve kapalı yüzme havuzları, tenis kortları ve güneş odası ile...
sorti : Fransızca sortie (çıkış). Son zamanlarda özellikle uçakların bir yeri bombalamak üzere alandan çıkışları için kullanılmaktadır. Teklif ettiğimiz karşılık: çıkış.
sorti yapmak : Sorti sözü daha çok "yapmak" fiiliyle birlikte kullanılmaktadır. Teklif ettiğimiz karşılık:çıkış yapmak. Örnek: Hava kuvvetlerimize ait uçaklar bugün altı çıkış yaptı.
spekülâsyon : Fransızca spéculation. (felsefede tasavvur; soyut ve anlaşılmaz düşünce; vurgunculuk). "Soyut ve anlaşılmaz düşünce, konuyu saptırarak boş konuşma" anlamı için teklif ettiğimiz karşılık: düşüntü.Örnek: Bu konudaki düşüntülerden artık herkes bıktı.
İş hayatındaki spekülâsyon için şu karşılık dilimizde zaten vardır: vurgunculuk. Örnek: İnşaat işlerinde vurgunculuk yaparak zengin oldu.
spekülâtif : Fransızca spéculatif. Ticarî anlam için karşılığı: havadan, açıktan. Örnek: Dövizdeki açıktan (havadan) artışların işe yaramadığı görüldü.
"Soyut ve anlaşılmaz düşünce, boş söz" anlamıyla ilgili olarak teklif edilen karşılık: düşüntülü. Örnek:Düşüntülü konuşmalarla öldürülecek vaktimiz yok.
spekülâtör : Fransızca spéculateur. Karşılığı: vurguncu. Örnek: Düşük fiyattan topladığı hisseleri yüksek fiyattan satan vurguncu köşeyi dönüyor.
spesifik : Fransızca spécifique. (özgü, kendine has; özel, hususî). Teklif ettiğimiz karşılıklar: çok özel, özellikli. Örnek: Eski para koleksiyonculuğu ve alım satımı çok özel (özellikli) bir konu.
spesiyal : Fransızca spécial. (olağanüstü; seçkin; özel). Son zamanlarda dilimizde bu kelime "özel, kendine özgü" anlamlarında kullanılmaktadır. Biz de aynı karşılıkları teklif ediyoruz:özel, kendine özgü. Örnek: Bu alışveriş yerinin özel (kendine özgü) bir havası var.
spesiyalite : Fransızca spécialité. (özellik; uzmanlık). Son zamanlarda bu söz, "lokantalardaki özel yemek" anlamında kullanılmaktadır. Bu anlam için teklifimiz: özel yemek. Örnek: Lokantamızın bugünkü özel yemeği hünkârbeğendidir.
sponsor : İngilizce sponsor (kefil; vaftiz babası; manevî baba). Dilimizde bir işi, bir faaliyeti, bir programı destekleyen şirket veya kişi anlamında kullanılmaktadır. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılık:destekleyici. Örnek: Destekleyici kuruluşlar kitapların yayımlanmasını kolaylaştırıyor."Sponsorluğu ile" ifadesi için desteğiyle kelimesi kullanılmalıdır. Örnek: Geçen haftaki karşılaşmalar, büyük kuruluşların desteğiyle yapıldı.
spontane : Fransızca spontané. Dilimizde daha çok "kendiliğinden olan, kendiliğinden oluşan veya anında yapılan" anlamında kullanılan bu kelimenin yerine Kurulumuz, kendiliğinden sözünü önermektedir. Bu kelimeyle birlikte gelmek, olmak veya uygun bir fiil (kendiliğinden gelmek, kendiliğinden olmak) kullanılabilir. Örnek: Benim için sunuculukta "merhaba"dan sonrası kendiliğinden gelir.
spot : İngilizce spot (yer; benek, nokta; ayıp; projektör ışığı; peşin). Basın yayın organlarında son zamanlarda peşin piyasayı anlatmak üzere kullanılan spot için dilimizde zaten karşılık vardır: peşin. Örnek:Bugünkü peşin piyasa değerleri, hâlâ Ekim fiyatları seviyesinde.
spot satış : peşin satış.
"Projektör ışığı" anlamı için teklif ettiğimiz karşılık: ışıntı. Örnek: Işıntıların altındaki genç adam elindeki kırmızı gülle "değişim"i anlatıyordu.
spot lâmbası : ışıntı lâmbası.
spread : İngilizceden bir ekonomi terimi olarak dilimize giren bu kelime "mevduat faizleriyle kredi faizleri arasında meydana gelen fark" şeklinde tanımlanır. Bir başka anlamıyla borsada alım ve satım fiyatları arasındaki farktır. Bu fark bir kıymetli evrakın değeri ile piyasa fiyatı arasında da olabilir. Kurulumuz, bu söz için doğrudan fark karşılığının kullanılmasını önermektedir. Tütünbank Bülteni’nden aldığımız şu cümle bir tanım niteliğindedir: Spread döviz-efektif alım ve satım fiyatları arasında oluşan farktır. (Sayı:5, 1996) Bu cümle, "Döviz efektif alım ve satım fiyatları arasında oluşan duruma fark denir." biçiminde ifade edilebilir.
sprint : İngilizce sprint. Atletizmde "kısa mesafeli sür’at koşusu" demek olan bu kelime için Kurulumuz,kısa koşu sözünün uygun bir karşılık olduğunu belirtmektedir. Bu sözün sprinter biçiminde bir de türevi vardır. Kısa mesafe koşucusu anlamına gelen bu söz için de önerimiz kısa koşucu'dur. Örnekler:Kilosu uygun olan atlet bu kısa koşuda kazanır. Dünyanın en ünlü kısa koşucusu olan Carl Lewis, Barcelona Olimpiyatlarında yüz metreyi koşamayacak.
squash : İngilizcedeki özgün imlâsıyla dilimizde kullanılmaya başlanan bu söz bir spor terimidir. “Özel bir odada tek veya çift kişiyle oynanan, topu bir raketle duvardaki belirli bölgeye atıp, dönüşte çizgilerle belirlenmiş oyun alanına düşürme esasına dayanan bir oyun” anlamındaki bu sözün yerine Kurulumuz, duvar topu tamlamasının kullanılmasını önermektedir. Örnek: Bankanın üstün teknolojiyle donatılmış spor alanında duvar topu oynama imkânı da var.
stabil : oturmuş, istikrarlı, sabit.
stabilizasyon : Fransızca stabilisation (dengeleme; sağlamlaştırma; süreklileştirme). Bu söz için teklif ettiğimiz karşılıklar: istikrar, oturmuşluk, sabitlik. Örnek: Türkiye son zamanlardaki uygulamalarla belli bir istikrarı (oturmuşluğu, sabitliği) yakaladı.
stabilize : oturtulmuş, sabitleştirilmiş.
stabilize yol : berkitme yol. Örnek: Berkitme yolların üzerine sıkıştırma işleminden sonra asfalt kaplama yapılır.
stagflâsyon : Fransızca stagflation (ekonomideki durgunluk ve enflâsyonun aynı anda yaşanması). Bu söz için Kurulumuz, durgun şişkinlik karşılığını önermiştir. Örnek: Gerekli önlemler alınmazsa durgun şişkinliği konuşmak değil yaşamaya başlayacağız.
stand-by : İngilizce (yedekte bulunan). "İstikrar programı uygulamakta olan ülkelere IMF'nin bu programı desteklemek üzere, belli şartlara bağlı olarak verdiği kredi" anlamında kullanılan stand-by için uygun bulduğumuz karşılık: destek. Örnek: Destek anlaşmasının yürürlüğe girmesinden sonra IMF, anlaşmadaki şartların uygulanıp uygulanmadığını denetleyecek.
Bu kavram dışında yedekte karşılığı kullanılmalıdır. Örnek: Cep telefonlarımız herkesin sustuğu yerde konuşmaya devam eder, tam 24 saat yedekte kalabilir.
stand-up : İngilizce orijinal imlâsıyla Türkçeye giren bu kelime “ayakta durmak, ayağa kalkmak” anlamlarındadır. Dilimizde son dönemlerde stand-up komedyenler şeklindeki kullanışıyla yaygınlaşan bu kelimeye Kurulumuz, sözçatar karşılığını teklif etmektedir. Örnek: Sözçatarlar Türkiye’de konu sıkıntısı çekmiyorlar.
stant : İngilizce stand. Dilimize "tezgâh, kitap sergilenen alan, teşhir yeri" anlamlarıyla geçen bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, sergilik kelimesini önermiştir. Örnekler: Türkiye'de sekizinci kez düzenlenen Uluslar Arası Eğitim Fuarına 35 sergilik ile katılan üniversiteler âdeta görücüye çıkmışlardı. Dekorasyon Aksesuar Fuarının bir sergiliğinde mankenlik yapan Demet Yoruç, gece boyunca tüm dikkatleri üzerine çekti.
star : İngilizce star (yıldız). Ünlü sanatçılar için kullanılan star yerine biz de yıldız diyebiliriz. Örnek:Hollywood'un ünlü yıldızları dün İstanbul'daydı.
start : İngilizce start sözü “başlamak” anlamına gelmekte, daha çok bir spor terimi olarak da bu anlamda kullanılmaktadır. Oldukça yaygınlaşan bu söz için dilimizde başlama, çıkış gibi karşılıklar bulunmaktadır Emir olarak kullanıldığı zaman da başla kelimesi tercih edilmelidir. Özellikle bilgisayarda start komutu için de başla ve başlatmakkelimeleri kullanılmalıdır.
start vermek : başlatmak. Örnek: Hakem düdüğünü çalarak yarışı başlattı.
start yeri : başlama yeri.
statüko : Fransızca olan ve uzun zamandan beri Türkçede kullanılan statüko (statuquo) "yürürlükte bulunan anlaşmalara göre olması gereken veya süregelen durum" anlamındadır. Bu söz için Kurulumuzmevcut durum ve var olan durum karşılıklarını teklif etmektedir.
step : İngilizce step. Bu sözün basketbolda, "bir oyuncunun elinde top olduğu hâlde, topu yerde zıplatmadan bir adımdan fazla yürümesi" anlamındaki kullanımı için Kurulumuz, hatalı yürüme sözünü karşılık olarak önermektedir. Ayrıca bu söz doğrudan bir spor terimi olarak da kullanılmaktadır. Bu durumda ise step için önerdiğimiz karşılık inmek ve çıkmak fiillerinden oluşturulan inçık'tır. Spor dışında step by stepbiçiminde geçen kelimenin adım adım şeklinde karşılığının bulunduğunu ve kullanıldığını hatırlatmamız gerekir. Örnek: Parti adım adım iktidar olma hesabı yapıyor.
steril : Fransızca stéril. "Verimsiz, kısır" veya "her türlü mikroptan arınmış" anlamında kullanılan bu söz için Kurulumuz, arınık kelimesinin tıptaki anlamına uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Kelimenin öteki anlamları içinse verimsiz sözü kullanılmalıdır. Örnek: Numune et, market yöneticilerinin de bilgisi altında arınık kap içinde alındı.
sticker : İngilizceden dilimize giren ve özgün imlâsıyla kullanılan bu kelime "etiket, yapıştırılan şey" anlamındadır. Kurulumuz, bu kelimeye karşılık olarak dilimizde zaten var olan çıkartma sözünün kullanılmasını önermektedir. Örnek: Arabanın arkasına üniversitenin adını çıkartma olarak yapıştırmış.
stilist : Fransızca styliste ”biçemci, üslûpçu”. Edebiyat alanında “kitabın üslûp ve tertibiyle meşgul olan kimse” anlamında kullanılan bu kelime için Kurulumuz dilimizde zaten var olan üslûpçusözünü benimsemiştir. Bu kelime Türkçe Sözlük’te “bir moda evinde yeni ürünlerin oluşumunu ve yaratılmasını sağlayan kimse” şeklinde tanımlanmaktadır. Kelimenin bu anlamı için Kurulumuz, giyimçizerkarşılığını teklif etmektedir. Stilist sözü bazı yerlerde dizaynır karşılığında yanlış olarak kullanılmaktadır. Araba çiziminin dizayn ve dizaynır, giyim çiziminin ise stilist kelimeleri ile karşılanması gerekir.
stilistik : üslûp bilimi, biçem bilimi.
stilistlik : giyimçizerlik.
stopaj : Fransızca stoppage (yırtığı, söküğü örme). Bu söz, Türkçeye bir ticaret terimi olarak geçmiştir. "Kanunun öngördüğü ölçüde yapılan kesintilerden ilgiliye yıl sonunda ödenen miktar" anlamında kullanılan bu söz için Kurulumuz, ön kesinti karşılığını önermektedir. Örnekler: Ön kesinti gelirlerinden yüzde üç ek vergi alınacak. Vergi kararnamesi çıktıktan sonra tarım ürünlerinde brüt hasılat üzerinden alınan ön kesinti vergisi iki buçuk kat artacak.
stoper : İngilizce stopper (tıkaç; durdurucu). Futbolda, savunmanın önünde görev yapan ve topu kesip dağıtan oyuncu. Önerdiğimiz karşılık: durdurucu. Örnekler: Takımın durdırucuları üstün bir başarı gösterdiler. Alman hoca, Semih'i durduruculuğa çekmeyi düşünüyor.
stop-loss : İngilizceden orijinal imlâsıyla dilimize giren ve bankacılık alanında kullanılan bu terim, “fiyat düşüşü sonucu daha fazla kaybı önlemek amacıyla yapılan işlemler” olarak tanımlanmaktadır. Kurulumuz, bu söz için zarar kesme karşılığını önermektedir. Örnek: Böyle durumlarda hisselerin zarar kesme fıyatları tespit edilip, bu seviyelerden alım yapılabilir.
strapless : İngilizce strap (kayış, şerit, atkı, bant) + less (son ek -siz). Kurulumuz strapless kelimesine karşılık olarak askısız sözünü benimsemiştir. Örnek: Askısız kıyafetler bu yılın yaz modasında sıkça karşımıza çıkacak.
stres : İngilizce stress (fizyolojik veya psikolojik sebeplerden kaynaklanan ve sinir sistemini aşırı derecede yıpratarak organizmada sıkıntı, gerginlik, yorgunluk, dikkat dağınıklığı yaratan rahatsızlık). Bu kelimeye karşılık olarak gerginlik sözü uygun görülmüştür. Örnek: Sporcuların bu gerginliğe nasıl dayandıklarına doğrusu hayret ediyorum.
strese girmek : gerginliğe girmek.
stresli : gergin. Örnek: Gergin bir hayat.
stresör : Türkçeye İngilizceden geçen ve “fizyolojik veya psikolojik sebeplerden kaynaklanan ve sinir sistemini aşırı derecede yıpratarak organizmada sıkıntı, gerginlik, yorgunluk, dikkat dağınıklığı yaratan rahatsızlık” anlamıyla kullanılan stres kelimesine karşılık olarak daha önce gerginlik kelimesi teklif edilmişti. Kurulumuz, aynı kökten gelen stresör kelimesine karşılık olarak ise gerginleştirici sözünün kullanılmasını uygun bulmuştur.
stretching : İngilizceden dilimize geçen bu söze karşılık olarak Kurulumuz, germe sözünü önermektedir. Örnek: Fitness Club açıldı. Tıbbî kontrol altında kişiye özel egzersizler, deniz tedavisi, su içi masajı, aerobik, güçlendirme, germe, gevşeme egzersizleri yapılır.
suare : Fransızca soirée. Bu söz Türkçede iki anlamda kullanılmaktadır. Bunlardan biri "gece oynanan tiyatro veya sinema gösterisi", diğeri ise "akşam yemeğinden sonra yapılan eğlence, toplantı"dır. Kurulumuz, bu söz için akşamlık kelimesini karşılık olarak önermiştir. Örnek: Sanatçılara verilen bir akşamlığa gitmiştim, beni kimse tanımadı.
sübvanse etmek : desteklemek. Örnek: Balıkçılık, hükûmetlerin en çok desteklediği sektörlerden biridir.
sübvansiyon : Fransızca subvention (yardım; devletçe yapılan para yardımı, para desteği). Teklif ettiğimiz karşılık: destekleme. Örnek: Ülkenin bazı ürünlerine dünya pazarlarında rekabet imkânı sağlamak için ihracat desteklemeleri yapılıyor.
süpermarket, hipermarket, grosmarket : satış sarayı, ulu pazar. Örnek: Ankara'da birkaç satış sarayı birden açıldı.
süpervizör : Fransızca superviseur. "Bir iş yerinde denetleme ve kontrol işini yapan üst düzey yönetici, denetleyici" anlamındaki bu kelime için Kurulumuz, üst denetçi sözünü önermektedir. Örnek:Şirketimize yüksek öğrenim görmüş yabancı dil bilen üst denetçiler alınacaktır.
swap : İngilizceden dilimize geçen bu bankacılık terimi "kâr etme veya kur farklılıklarından korunma amacıyla farklı vadeler itibarıyla döviz alınıp satılması" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz bu söz içintakaslama kelimesini önermektedir. Örnekler: Hükûmet üçlü emzik stratejisini uygulamaya koydu. Takaslama yolu ile bankalarda biriken parayı, faiz ve borsa yoluyla da piyasalardaki otuz trilyonluk başıboş parayı kontrol altına alıyor.
swift : İngilizce swift (çabuk, hızlı, sür’atli). Son yıllarda daha çok bankacılık alanında kullanılan bu kelime için Türkçede zaten hızlı sözü bulunmaktadır. Dolayısıyla swift sözünün kullanılmasına hiç gerek yoktur. Örnek: 1995 yılında şubelerimizden muhabir bankalara hızlı mesaj gönderilmesi sağlanmıştır.
şilt : İngilizce shield. Bu söz Türkçede "üzerinde genellikle bir kurum veya kuruluşun adı, işareti kazılmış olan ve takdir için armağan olarak bir kimseye veya gruba verilen kalkan biçiminde levha" anlamında kullanılmaktadır. Bu söz için Kurulumuzun önerisi ergilik'tir. Örnek: Şehir Tiyatrolarına emeği geçenlere ergilik verilecek.
şov : İngilizce show (gösteriş, görünüş, gösteri). Daha çok sahne ve ekrandaki eğlendirici programlar için kullanılan şov kelimesine karşılık olarak gösteri sözü dilimizde tutunmuş ve yerleşmiştir. Ancak son zamanlarda şov ile kurulan İngilizce çeşitli birleşik kelimeler yayılmaktadır. Bunlar için teklif edilen karşılıklar da aşağıdaki maddelerde sıralanmıştır.
şovmen : İngilizce showman (tiyatro, sirk vb. sahibi, reklâmcı). Dilimizde daha çok, sahne ve ekranda gösteri yapan kimseler için kullanılmaktadır. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılık: gösteri adamı. Örnek: Gösteri adamı olmak (gösteri adamlığı) yetenek isteyen bir iştir.
şovrum : İngilizce show ve room (oda). İngilizce showroom (sergi salonu). Teklif ettiğimiz karşılık: sergi evi.
şov yapmak : Dilimizde daha çok "gösteri yapmak" anlamında kullanılmaktadır. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılık: gösteri yapmak. Örnek: Konuyu anlatacağına gösteri yapıyor.
şutör : İngilizce shoot "atmak" fiilinden shooter. Bir spor terimidir. Futbolda "topa sert ve anî bir ayak darbesiyle vurabilen oyuncu" demektir. Basketbolda da kullanılır. Kurulumuz bu sözün yerine futboldavurucu kelimesini önermiştir. Basketbol oyunu söz konusu olduğunda bu durumda da atıcı uygun bir karşılıktır. Örnekler: O, günümüz futbolunun en iyi vurucularından biridir. Efes'in herhangi bir savunmaya karşı oyununu hızlı oynaması da lâzım, çünkü çok iyi atıcıları var.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkçe İsimlerin İngilizceleri

Bazı isimler dünyanın hemen her yerinde ve hemen her toplumunda kullanılmaktadır. Bu isimlerin her yerde kullanılmasının temel nedenleri; ilahi dinlerde geçmeleri, sömürgecilik anlayışına bağlı kültürel aktarımlar sonucu kullandırılmış olmaları, diğer kültürlere özenme, tarihe damgasını vurmuş liderlerin isimleri olmaları... gibidir. Peki bizim dilimiz ile İngilizcede ortak olarak kullanılan isimler nelerdir_  İşte bu isimlerden bazıları: Türkçe-İngilizce Süleyman ----> soloman Yunus ----> Jonah Nuh ----> Noah Zekeriya ----> Zacharia Meryem ----> Mary Adem---->Zdam Kamuran ---->C ameron Can ----> John İsa ----> Jesus Musa ----> Moses Kerem ----> Kareem Kenan ----> Keenan Yusuf ----> Joseph Yasemin ----> Jasmine Bünyamin ----> Benjamin Biryan ----> Brian İshak ----> İsaac Yakup---->Jakop Selin  ----> Selene Defne ----> Dephny Harun ----> Aaron. >>Türk ünlüler İngiliz olsalardı isimleri ne olurdu? Görmek için tıkla

Selfie'nin Türkçe Anlamı Nedir? Selfie'nin Türkçe Karşılığı Nedir?

Selfi'ye Türkçe Karşılık Bir selfie furyasıdır gidiyor memlekette ve dünyada. Herkes selfie çekiyor da nedir bu selfie?  Selfie ne demektir? Türkçe Karşılığı nedir? Öncelikle anlamına bakalım: Selfie , fotoğraf makinasını ter çevirerek insanın kendi resmini çekmesi demektir. Bu kadar basit ama sıkıntı Türkçe karşılığında. TDK geçenlerde yaptığı açıklamada selfie kelimesi için Türkçe karşılık arandığını ancak henüz bir  karşılık bulamadıklarını açıkladı. Ben de sizlere hadi bir beyin fırtınası yapalım diyorum.  Aklııuza gelen ilk Türkçe karşılığı yazın.  Ben de en beğenileni ası(afiş) olarak hazırlayıp yayınlayayım. Facebook impressum hakkında bilgi almak için tıklayın

Düşük Bel Pantolon Nereden Çıkmıştır

Düşük Bel Pantolonun Hikayesi Türk giyim kültürüne Amerika' dan girmiş olan " düşük bel pantolon " un nereden çıktığını biliyor musunuz? Düşük bel pantolon icat ediliş açısından en garip hikayelerden birine sahiptir . Düşük bel pantolon ilk olarak Amerika'daki hapishanelerde kullanılmaya başlanmıştır. Nedeni ise çok ilginç. Hapishanelerdeki mahkumlar cinsel olarak kısıtlandıkları için hem cinslerine ilgi duymaya başlamışlar. Ancak o dönemlerde böyle şeylerin dile getirilmesi adamı ipe götüreceği için mahkumlar da bu isteklerini gardiyanlara belli etmeden gösterebilmek adına bir yöntem geliştirmişler. Bu yöntem yazının başlığından da tahmin edebileceğiniz üzere pantolonu biraz aşağı indirerek popoyu göstermek. Hay gözünü sevdiğimin Türk kültürü, her geçen gün senden kopup nerelere gidiyoruz!.. Hayır pantolonu ilk kullanan milletlerden biri olmasak içim yanmayacak. "Selfie" Sözüne Önerilen En İlginç Türkçe Karşılıklar>> Düşük